Köşe Yazıları

İslamın çeşitliliği ve şiddet yanlısı selefilik

Almanya’da İslam sözkonusu olduğunda en aktüel konuların başında selefilik ve radikal Müslümanlar geliyor.

Kuzey Ren Vestfalya eyaletinde altı şehirde eğitimci ve pedagoglara yönelik konuyla ilgili bilgilendirme programları düzenleniyor. Politik Eğitim Eyalet Merkezi’nin himayesindeki programın ilki Münster şehrinde yapıldı. Katılımcıların çoğunluğu Alman eğitimcilerden oluşuyor. Hedef ise hem İslamiyet hakkında hem de radikalizmi önleme adına uzmanlar tarafından bilgilendirmek.

Sunumların muhtevası üzerinde kafa yoracak kadar ilginç. Özetleyecek olursak: Din ve dini akımlar kötüye kullanıldığında toplum açısından tehlikeli hale geliyor. Selefilik bu akımlardan biri. Alman anayasasına göre din özgürlüğü garanti altında. Almanya için Alternatif partisinin din özgürlüğünü tartışmaya açmasına kesinlikle müsaade edilemez. Ancak bir gerçek var ki, son zamanlarda İslam düşmanlığı toplumun merkezine doğru kayıyor. Selefilik düşüncesi ile Alman aşırı sağcı eğilimler birbirini destekliyor ve giderek yaygınlaşıyor.

Bu seri programların mottosu „demokrasiyi yaşamak“. Yani bütün radikal, şiddet yanlısı anlayışları önlemenin yolu, sosyal hayattaki barış atmosferinin dinamosu demokrasiyi içselleştirerek bir hayat tarzı haline getirmekten geçiyor.

Müslümanları ilgilendiren kısmıyla Müslümanlar ne yapmalı? Müslüman çatı kuruluşları hangi önlemleri almalı? Bilhassa camiler bu bağlamda önemli rol oynayabilir. Fakat evvela bu radikal akımlara karşı bir bilincin oluşması kaçınılmaz. Birçok camide radikal unsurlar faaliyet alanı bulabiliyor ve rahatlıkla gençlerle irtibata geçebiliyorlar. Durum yetkililere iletildiğinde de „camilerden insan kovmak olmaz“ deniyor.

Münster’deki İlahiyat Bölümü’nün direktörü profesör Mouhanad Khorchide, „Şeriat – Yanlış anlaşılan Allah, modern bir İslami etiğe doğru“ başlıklı bir sunum yaptı. Şeriatın ne olup olmadığını anlattı. Allah anlayışını „monolog“ ve „diyalog“ modellerine uyarladı. Batılı ve Hıristiyan felsefi yaklaşımlarda kabul gören kavramlarla İslam’daki Allah anlayışını izah etmeye çalıştı. İlginç bir bakış açısı ortaya koydu.

„Monolog“ modele göre Allah kendi zatını öne çıkarıyor, şartsız kendine tazimde bulunulmasını emrediyor. Buna göre din uygulanması gereken „kullanım kılavuzu“na dönüşüyor. Vahy sadece uygulanması gereken emirler şeklinde algılanıyor. Dini öğrenme ve öğretme Allahın bu emirlerini anlatma olarak ifa ediliyor.

„Diyalog“ modeline göre ise vahy, insanla Allah arasında bir iletişim şeklinde tezahür ediyor. İnsan-Allah ilişkisi bir diyalog ilişkisidir. İnsan bu ilişkiyle Allahın muradını gerçekleştirmeye çalışıyor. Din, insanın yönünü bulmasına ve mutluluğuna hizmet ediyor.

İnsanın vazifesi olarak „Ben cinleri ve insanları sırf Beni tanıyıp yalnız Bana ibadet etsinler diye yarattım. Onlardan nafaka istemiyorum, beni yedirip beslemelerini de istemiyorum. Asıl bütün mahlûkların rızıklarını veren, kâmil kuvvet ve tam iktidar sahibi olan Allah Teâlâdır.“ (51:56-58) ayetlerini nazara veriyor.

Prof. Khorchide’nin yaklaşımında benim dikkatimi çeken husus bu modellerde İslami terminoloji yerine Allah anlayışını „monolog ve diyalog“ kavramlarına oturtmasıydı. Konunun uzmanlarının tartışacağı bir husus. Allah’ın zatını tanımadan, ona tazimde bulunmadan onunla nasıl bir diyaloğa geçileceği ise üzerinde durulması gereken bir nokta.

Şeriatın da kanun değil, Allah’a uzanan yolda bir süreçten ibaret olduğunun altını çizerek „ruh tezkiyesi“ hedefini nazara veriyor.

Prof. Khorchide, Kur’an-ı Kerim’in „kitap“ değil „hitap“ olarak ele alınmasını öne öne çıkarıyor. Zira hitap canlı bir iletişim içeriyor, kitap ise metinden ibaret. Biri durağan, diğeri sürekli interaktif şekilde canlılığını koruyor.

Birçok konuşmacının katıldığı program, İslamın çeşitliliğini vurgularken, şiddet yanlısı akımları önlemeye yönelik önemli bakış açıları sunuyor.

Not: Okurlarımızın ramazan bayramını can-ı gönülden tebrik eder, hayırlara vesile olmasını dilerim.

Letzte Aktualisierung: 25. Januar 2017
Zur Werkzeugleiste springen